Kötülükten Kurtulmanın Bir Yolu Olarak Fichte’nin Ontolojisi
Özet
ÖZET:
İnsan yaşamının en önemli ve en derin problemlerinden biri olan kötülük problemi, felsefe dünyasıyla beraber bireyi de yakinen ilgilendirmektedir. Yaşamın her alanında karşımıza çıkan bu problem metafiziksel, fiziksel ve ahlaki olarak birçok filozofun felsefesinde ciddi bir biçimde tartışılmıştır. Bu filozoflar arasında Alman İdealist Johann Gottlieb Fichte de yer almaktadır.
J. G. Fichte, insan var oluşunun belirlenmesi noktasında öncelikli olarak insanın varlığının ve eylemlerinin bir bilinçliliğinin bulunup bulunmadığına bakılması gerektiğini düşünür. Çünkü ona göre insanın bir özne olarak kendisini ortaya koyması gerekmektedir. Bu yüzden felsefenin ancak özneden yola çıkarak yapılması gerektiğini savunmaktadır. Bu nedenle felsefesini özne üzerinden yani “ben” kavramı üzerinden inşa etmektedir. “Ben”in varlığını ortaya koyarken “ben”in ahlakiliğini ve bununla beraber özgürlüğünü de ortaya koyan Fichte, kötülüğü bu aralıkta açıklamaktadır. Çünkü onun “ben”i eyleyen özgür bir “ben”dir. Eylemin kaynağı olan “ben”, diğer “ben”ler ile bir arada yaşama zorunluluğuna sahip olması sebebiyle de ahlaki değerlere sahip olmak durumundadır. Dolayısıyla Fichte, bu “ben”in gerçekleştirdiği iyi/kötü eylemlerin sorumluluğunu özgür olması sebebiyle “ben”e atfetmektedir.
İlkçağdan çağdaş döneme kadar ele alınan kötülük problemi, Tanrı’nın varlığı ve kudretinin sorgulanması üzerine değerlendirilmektedir. Platon, Epiküros, Aziz Augustinus, İbn Sina, İmam Gazali, Gottfried Wilhelm Leibniz, Hannah Arendt ve Albert Camus gibi filozoflar kötülük probleminde çokça adı geçen filozoflar olarak bilinmektedir. Bu filozofların ortak noktası sayılan kötülük problemi hepsinde farklı şekillerde ortaya konulmaktadır. Platon, Aziz Augustinus, İbn Sina, İmam Gazali ve G. W. Leibniz Tanrı’nın varlığını kabul ederek kötülüğün Tanrı’dan kaynaklanmadığı görüşünü savunmaktadır. H. Arendt, kötülük problemini ele alırken Tanrı’dan ziyade insan eylemlerinin kötülüğüne dikkat çekmektedir. Epiküros, Tanrı’nın varlığını kabul eder fakat kötülüğe kapı aralayan korkunun kaynağı olan Tanrı’yla ilişiğin kesilmesi gerektiğini savunmaktadır. A. Camus öldüren bir Tanrı’nın varlığını kabul etmeyerek kötülüğün kaynağı olarak Tanrı’nın var olmamasını görmektedir. Fichte ise kötülüğün kaynağının Tanrı olmadığını ve kötülüğün bizzat insanın ahlaki yönünden kaynaklandığına dikkat çekmektedir. Bu nedenle Fichte, kötülüğün metafiziksel ya da fiziksel yönünün dikkate alınmaması gerektiğini ve asıl kötülüğün ahlaki kötülük olduğunu savunmaktadır.
Bu çalışmada Fichte’nin ontolojisi detaylı bir biçimde incelenerek kötülüğün ontolojik ve epistemolojik yönü ile beraber Fichte’nin kötülük problemine olan yaklaşımı değerlendirilmektedir. ABSTRACT:
The problem of evil, which is one of the most important and deepest problems of human life, is closely related to the individual as well as the world of philosophy. This problem, which we encounter in all areas of life, has been seriously discussed in the philosophy of many philosophers metaphysically, physically and morally. Among these philosophers is the German Idealist Johann Gottlieb Fichte. J. G. Fichte thinks that in order to determine human existence, it is necessary to first look at whether there is a consciousness of human existence and actions. Because man must reveal himself as a subject. Fichte also argues that philosophy should only be made based on the subject. For this reason, he builds his philosophy on the subject, that is, on the concept of I. Fichte, who reveals the morality of the I and with it his freedom while revealing the existence of the I, explains evil in this interval. For it is a free I that acts as its I. The I, which is the source of action, has to have moral values because it has the obligation to live together with other I's. Therefore, Fichte attributes the responsibility for the good/bad actions of this I to the I because it is free. From ancient philosophers to contemporary philosophers, the problem of evil is evaluated on the questioning of God's existence and power. Philosophers such as Plato, Epicurus, St. Augustine, Avicenna, Imam Ghazali, Gottfried Wilhelm Leibniz, Hannah Arendt and Albert Camus are known as philosophers who are frequently mentioned in the problem of evil. The problem of evil, which is considered to be the common point of these philosophers, is presented in different ways in all of them. Plato, St. Augustine, Avicenna, Imam al-Ghazali and G. W. Leibniz all accept the existence of God and defend the view that evil does not originate from God. In dealing with the problem of evil, H. Arendt draws attention to the evil of human actions rather than God. Epicurus partially acknowledges the existence of God, but argues that God, who is the source of fear that opens the door to evil, must be disconnected. A. Camus does not accept the existence of a God who kills, and sees the non-existence of God as the source of evil. Fichte, on the other hand, points out that God is not the source of evil and that evil arises from the moral aspect of man himself. For this reason, Fichte argues that the metaphysical or physical aspect of evil should not be taken into account, and that the real evil is moral evil. In this study, Fichte's ontology is examined in detail and Fichte's approach to the problem of evil is evaluated along with the ontological and epistemological aspects of evil.
Koleksiyonlar
- Felsefe [10]
DSpace@BİNGÖL by Bingöl University Institutional Repository is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivs 4.0 Unported License..